Erdoğan: bu İsrail hükümetiyle ikili ilişkilerin normalleşmesi mümkün değil

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 31 Ekim’de Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IFRI) tarafından düzenlenen konferansta yukarıdaki açıklamayı yaptı. Bu konuda artık iyi bilinen pozisyonuna yeni birşey de eklemedi: Mavi Marmara olayından sonra ikili ilişkilerin yeniden normalleşmesi için koşulan üç şart (özür, tazminat ve Gazze ambargosunun kaldırılması) üzerinde ilerlemeler kaydedilmiş. Ancak, « İsrail Gazze’ye saldırınca » normalleşme yolundaki çabaları devam ettirmek mümkün olmamış.

Foto AFP

Foto AFP

Erdoğan bu arada şu ifadeyi de ekledi: « bizim İsrail halkıyla ve Yahudi vatandaşlarımızla bir sorunumuz yok. »

Günübirlik bir çalışma için Paris’e gelen Cumhurbaşkanı’nın Fransa cumhurbaşkanı Hollande ile yaptığı görüşmede Sinop’taki nükleer santral projesi de ele alındı. (17 Milyar euro’luk bu projenin ihalesi, aralarında Fransız enerji şirketi Areva’nın da bulunduğu bir Fransız – Japon şirketler konsorsiyumuna verilmiş, Japonya başbakanı Shinzo Abe ve Erdoğan tarafından da imzalanmıştı.)

Bölgesel sorunlarla ilgili olarak Erdoğan Irak ve Suriye’deki gelişmelere ilk dikkati çeken ve kaygılarını dile getirenin Türkiye olduğunu, ancak Birleşmiş Milletler’in ve Avrupa Birliği’nin bunlara bir tepki göstermediğini hatırlattı. Bölgede yaşanan dramların « göstere göstere » geldiğini savunan Erdoğan, Suriye konusunda, Batı’nın, yalnız 2000 – 3000 kişinin ölümüne neden olan kimyasal silahlara odaklanırken 200 000 kişinin ölümüne sebep olan konvansiyonel silahları göz ardı etmesini eleştirdi. Ayrıca Beşar Esat’ın Adalet Divanı’na sevkedilmesi gerektiğini de ekledi. Türkiye’nin 1 600 000 Suriye’li mülteciyi kendi topraklarında kabul ederken, tüm Avrupa Birliği ükelerinin 200 000 mülteciyle yetindiğini vurgulayan Erdoğan, bunun Türkiye’ye maliyetinin 4,5 milyar doları bulduğunu, uluslararası desteğinse 200 Milyon dolarda kaldığını belirtti.

Erdoğan Batı’nın gündeminde sadece Kobani’nin olmasını da eleştirirken, Daesh’in silahlarının Amerika’lıların Irak ordusuna verdiği silahlardan geldiğine dikkat çekti. Batı’nın Orta-Doğu’daki tutumunun tahribatlarının devam ettiğini söyleyen Erdoğan, 100 yıl önceki « dikişlerin patlamakta » olduğunu ve bölgeye « daha geniş bir bakış açısı » gerektiğini belirtti. Erdoğan her halükârda oluşabilecek yeni sınırları Türkiye’nin kabul etmeyeceğini, bir terör örgütü olan Daesh’in sonuç alamayacağını, Suriye ve Irak halklarının sonunda galip geleceklerine inandığını söyledi.

Türkiye – Fransa ikili ilişkileri konusunda Erdoğan geçen dönemde zorluklar geçiren ilişkilerin son dönemde tekrar iyiye doğru gittiğini vurguladı ve Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde en büyük desteği Fransa’dan beklediğini belirtti. Bu arada 2013 yılında 15 Milyar doları bulan ikili ticaret hacminin en kısa zamanda 20 Milyar dolara ulaşmasının amaçlandığını da ekledi.

1915 Ermeni katliamları konusunda Erdoğan Türkiye’nin bilinen « resmî » pozisyonunu tekrarlamakla yetindi : « bırakalım tarihçiler çalışsın », « politik ve ideolojik yaklaşımlardan uzak kalalım ».

Siyasal bilimci Gilles Kepel’in « geçenlerde Daesh tarafından serbest bırakılan Türk rehineler konusunda bizi aydınlatabilir misiniz? » sorusuna Erdoğan tam olarak cevap vermeyip, Musul’da güvenliğin Irak’ın sorumluluğu altında olduğunu ve diplomatik ilişkileri tekar kurmak umudunda olduğunu söylemekle yetindi.

Son olarak, salondan gelen « Sünni İslam’da (zamanında Hıristiyanlıkta olduğu gibi) bir reforma ihtiyaç var mı? » sorusuna Erdoğan « Hayır yok, ama din adamları, gerektiğinde, bazı yorumları ‘genişletebilirler’ » şeklinde cevap verdi.

EmailFacebookTwitterGoogle+LinkedIn